3 Kasım 2009 Salı

Hava ayaz mı ayaz


"bloga ilk yazım daha önceki yazılarımdan biri olsun. İlk gün heyecanına verelim bu kolaycılığı."

Psikolojide, kulaktan dolma bir bilgi de olsa evreler olduğunu biliyorum. hani şu meslek ve sair konularda belli bir standardı yakalayan insanın otomatikman hobi edinmeye yönelmesinin de içinde bulunduğu evrelerden bahsediyorum. Hah işte ben o evrelerin tam da bahsettiğim noktasından geçtim geçenlerde. geçenlerde çok muğlak oldu, 7-8 sene önce diyelim. o zamanlar bir çok hobinin yanında futbol biliyor olmayı aşıp aktif takip etmeye de başladım. bu yoldaki ilk adımlarımda yanımda olan babadan kalma galatasaraylılıkla yolları ayırmayı Lucescu ile eşzamanlı ve eş yönlü yaptık.

Beşiktaş bir süre sonra Beşiktaşk oldu ki bu süreç ayrı bir konu. gittiğim ve girebildiğim tek beşiktaş maçı oldu bu sürede, athletico bilbao ile olan 3-1 lik maç. o zamanki sevgilimle gitmiştik maça, güzel kızdı hem de beşiktaşlıydı o da, hani o maç yenilsek o da ağlasa kesin kameralar zoom yapardı, öyle de masum bir tip. neyse güzel bir gündü, beşiktaş kazandığı için güzeldi. işte o gün vapurda giderken beşiktaşlı tribün müdavimlerinden bir kısmına katıldık. yol boyu elimizden geldiğince tezahuratlara eşlik ettik falan. işte orda çok romantik bulduğum bir tezahurat duydum “hava ayaz mı ayaz, şort siyah forma beyaz, bilbaoyu yeneceğiz, biliyorsun değil mi?”.

işte o gün, hava ayaz mı ayazdı, forma ise dediğimizin tam tersi. benim iskelenin yanına serilmiş işportadan aldığım çakma forma ise çubukluydu. 23 john carew.

----------------

sabah uyandığımda kaç sene öncesine uyanmış gibi oldum garip bir umut ve dilimde hava ayaz mı ayaz. evet wolfsburgu yeneceğiz diye düşündüm. sabahtan iş çıkışına kadar hep aynı sırıtık ifade, hep aynı ezgi hep aynı sözlerle dolaştım. “wolfsburgu yeneceğiz, biliyorsun değil mi?”

iş çıkışı halı saha maçında kaleye geçtim. rakip iki forvet beşiktaş forması giymiş. şansa bak. “ya bu gün için beşiktaş formasıyla atılacak gollerin bir limiti varsa?”, “ya bu denyolar limiti doldurur 2 saat sonra beşiktaşım yine gol atamazsa” diye düşünüp panter oldum kalede. şampiyonlar ligi finalinde beşiktaş kalesini koruyormuş gibi uçtum ordan oraya. 5 gol yedim en nihayetinde.

anakara’da senenin çoğunda ayaz olur ya, o gün ayaz yoktu ankara’da. beşiktaş’ta şort siyahtı ama forma beyaz değildi. ama maç başladığında çok önemli bir kozum vardı. 23 carew. dolabın derinliklerinde buldum. bu arada kilo vermişim galiba.

limit 5 olacak ki beşiktaşım pek gol atacağa benzemiyordu. yememek içinse şort vardı siyah, çubuklu formam vardı. ama hava ayaz olmuyordu bir türlü. zor oldu ama olanlar olmayanları ikna etti ki berabere bitti maç. gol yemedik. ama şu kenardan gelen şutu koltuk altından yemesem 1-0 yenecekmişiz amk.

formam çakma olduğu için -naylon gibi bişey – maç bitince çıkaracaktım, çok terletiyordu. ama o denli sevindim ki beşiktaşkımın yeniden dirilmeye başladığını gördüğüme, şimdi çıkarırım şimdi çıkarırım derken uyuyakalmışım formayla.

sabah halı sahada kendimi paralamamdan kaynaklı dizimde ve el bileğimde ağrılar olsa da gülümseyerek uyandım yüzümde dünden kalma sırıtık ifade. terlemişim epey, ağzımdan dökülen ilk sözler “havanın amına koyim” oldu, kasım ayı olmuş hala ayaz yok.

Hiç yorum yok: